Bursa TunceLiLiLer Kültür Ve Dayanısma Dernegi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bursa TunceLiLiLer Kültür Ve Dayanısma Dernegi


 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 2 TEMMUZ SİVAS KATLİAMINA NASIL GELİNDİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SiLaN




Mesaj Sayısı : 41
Kayıt tarihi : 24/04/09

2 TEMMUZ SİVAS KATLİAMINA NASIL GELİNDİ Empty
MesajKonu: 2 TEMMUZ SİVAS KATLİAMINA NASIL GELİNDİ   2 TEMMUZ SİVAS KATLİAMINA NASIL GELİNDİ EmptyPtsi Haz. 29 2009, 22:46

H. Nedim Şahhüseyinoğlu


İkinci Dünya Savaşı 1945'te sona ermişti. Bu savaşta faşist ittifak (Almanya -İtalya) yenilmiş; kapitalist blok, sosyalist blok ve üçüncü dünya (geri kalmış ülkeler) olmak üzere üç gruba bölünmüştü. Kapitalist blokun Avrupa kanadı, savaş nedeniyle ekonomik yönden ağır zarar görmüş, insan kaybına uğramışlardı. Kapitalistlerin içinde en güçlü ABD idi. ABD, Avrupa ülkelerine yaptığı milyarlarca dolarlık ekonomik ve teknik yardımla Avrupa ülkelerini güdümüne almıştı. NATO'nun kurulmasıyla ABD'nin egemenliği daha da pekiştirildi. ABD'nin tek korkusu SSCB idi. ABD, Sovyetler Birliği'nin sıcak denizlere inmesini, geri kalmış Afrika ve Asya ülkeleriyle siyasi ve ekonomik ilişkilerinin geliştirilmesini engellemeyi ön planda tutuyordu.

Türkiye, Sovyetler Birliği'yle karadan ve denizden komşudur. Bu özelliği nedeniyle ABD'nin önemli çalışma alanlarından biri olarak öne çıkıyordu. 1945'te ABD, Türkiye ile dostluk ve yardımlaşma anlaşmasını yaptı. ABD, bir yanda modası geçmiş savaş artığı silah ve teçhizatını hibe ederken; öte yanda CIA uzmanlarını yerleştirmeye başlamıştı. Artık Türkiye, bağımsızlığından ödün vererek ABD'nin sınır karakolu durumuna dönüşüyordu.

ABD, kendi egemenliğini, çıkarlarını güvenceye almak amacıyla "Yeşil Kuşak" projesini uygulamaya koydu. Yeşil Kuşak projesi, dinsel (İslami) temele dayanıyordu. Sovyetler Birliği'ne karşı karakol görevini üstlenmek üzere Türkiye, İran, Irak, Afganistan ve Pakistan'ın içinde yer aldığı, "DAĞDAD" paktını kurdurdu. Böylece Türkiye, ABD'nin bir sınır karakolu konumuna getirilmiş oldu.



Türkiye, ABD'nin güdümüne (bağımlılığına) girmişti. 1946'da çok partili döneme geçildi. Bağımsızlık ve demokrasi yanlısı siyasi partilerin kurulmasına izin verilmiyordu. Kurulan sağ partilerin içinde Demokrat Parti (DP), büyük toprak sahiplerinin, şıhların, tarikat reislerinin gücüne dayanıyordu. DP kısa süre içinde yurt düzeyinde örgütlenmesini tamamlamıştı. Cumhuriyetin kuruluşundan (1923) 1950'ye kadar CHP iktidarda idi. Çok Parti dönemine geçildiğinde oy kaygısıyla CHP, cumhuriyetin, demokrasinin, laikliğin ve demokrat eğitimin temel ilkelerinden ödün vermeye başladı. Dinsel eğitimin ve dine dayalı örgütlenmenin önü açılmıştı. CHP, 1947'de yapılan 7. Kurultayında :"İmam Hatip Okullarının, Kur'an kurslarının açılmasına, okullarda din derslerinin okutulmasına, hacca gideceklere döviz sağlanmasına, izanın TBMM'de Arapça okunmasına" karar verdi. 1949'da Başbakan olan Şemsettin Günaltay, bu kararları ve uygulamaya koydu. Böylece irticanın ve siyasal İslamcıların önü açılmış oluyordu.(1)



14 Mayıs 1950'de DP, çoğunlukla iktidar oldu. CHP'nin Siyasal İslamcılara (şeriat yanlılarına) yönelik verdiği ödünlerden yararlanarak, dini eğitime hız verdi. Kur'an kurslarının, imam Hatip okullarının, camilerin sayısı artarak açılmaya başlandı. Demokrat ve çağdaşlaşmaya yönelik kurumlar (Köy Enstitüleri-Halkevleri vb.) kapatıldı. Öyle ki dönemin Başbakanı Adnan Menderes, tarikat reisleriyle (Sadi Nursi) kolkola seçim gezilerine çıkıyordu. TBMM'de, meydanlarda "isterseniz hilafeti geri getirebilirsiniz?" diyebiliyordu. Türkiye'nin "Küçük Amerika" olduğunu övünerek söylüyordu. ABD (CIA) uzmanlarıyla, ajanlarıyla, teknik elemanlarıyla Türkiye'de kurumlaşmaya başladı. Siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmeler ve uygulamalar, ABD'nin bilgisi ve yönlendirmesiyle gerçekleşiyordu.

Hıristiyanların dini lideri Papa XII Plus, ABD'nin planladığı Türkiye'nin önderliğinde "Dünya İslam Birliği" projesinin ve ABD'yi sevimli kılmanın destekleyicisi olmuştu. Papa, şöyle diyordu :"Amerikan mileti parlak hamleler yapmak için yaratılmıştır. Tanrı mustarip insanlığın kaderini Amerikanlılara emanet etmiştir." (2) Cemal Kutay ise, Millet Dergisi'nin (1947)- 48. sayısında, Siyasal İslamcıların istemine uygun olarak şunları yazıyordu :"...Anneler, babalar! Vicdan hesaplaşması döneminiz gelmiştir. Yavrularınıza edebi ve tek Allah fikrini telkin ediniz...Allahsız bir nesil yetiştirmeyiniz. Gençliği Allahsız ve dinsiz yetiştirmekten kurtarmalıyız." (3)



Serdengeçti Dergisi'nde (1956/21. sayısında), Cemal Kutay'ın ve Siyasal İslamcıların görünüşünü desteklemek amacıyla, ABD Dışişleri Bakanı F. Dulles'in şu açıklaması yayınlanıyordu:"... Din ve siyaset birbirinden ayrılmaz. Dünya meselelerini halletmek hususunda seçeceğimiz yol, dini görüştür..." (4) Görüldüğü gibi, irticanın önü açılmış, destekleyicileri çoğalmıştır.



ABD ve işbirlikçisi siyasi iktidarlar, Siyasal İslamcıların eğitim kurumlarını kuruluşlarını oluştururken; öte yanda devlet desteğiyle şeriatın ekonomik gücünü oluşturacak yüzlerce vakıf ve şirket kuruluyordu. Siyasal İslamcılar öyle güçlenmişlerdi ki, düşüncelerini geniş halk kitlelerine yaymak için radyo, televizyon kurmaya, yüzlerce yayın organı çıkarmaya başladılar. Artık amaçlarını gizlemiyorlardı. Yayın organlarında cesaretle yazıyorlardı. Siyasal İslamcıların teorisyenlerinden biri olan Mehmet Şevgi Eygi, Bugün Gazetesi'nin 16 Şubat 1969 tarihli sayısında korkusuzca Cihad çağrısı yapıyordu. Cihad çağrısı şöyleydi: "Bilmiş olunuz ki, büyük fırtına patlamak üzeredir. Müslümanlar ile kızıl kâfirler arasında topyekün savaş kaçınılmaz hale gelmiştir. İmtihan günleri gelip geçmiştir. müslüman kardeşim sen bu savaşta bitaraf kalamazsın, Komünizm küfrüne karşı derhal silahlan!... Herkes vazifesine koşsun. Ey Necip Millet, uyan ve davran..." (5)



Devlet ekonomik ve politik desteğiyle Siyasal İslamcılar (şeriat yanlıları) böyle kadrolaşmaya, silahlanmaya çalışıyorlardı. Sağ örgütlenmeye karşı, sol güçler de örgütlenmeye yöneldiler.Solun arkasında devlet desteği yoktu. Devlet güçleri, sol güçlerin karşısındaydı. Baskı ve yasaklarla solun örgütlenmesi, gelişmesi engellenmeye çalışılıyordu. 13 Şubat 1961'de emek ve demokrasi yanlısı Türkiye İşçi Partisi (TİP) kuruldu. TİP, 1965 seçimlerinde 15 milletvekili çıkardı. TBMM'de grup kurdu. TİP, Türkiye'nin ABD ile yapılan gizli anlaşmalarını; ABD'nin Türkiye'deki üs ve tesislerini ortaya çıkardı. Antidemokratik yasalarla ve uygulamalara karşı halkı bilgilendirmeye çalıştı. Yine Türk-İş'ten ayrılan bir grup sendikacı, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nu (DİSK) kurdu. Öğretmenler, TÖS'ün çatısı altında örgütlenmeye başladılar. Gençlik ve köylüler kendi örgütlerini kuruyorlardı.



Toplumsal muhalefetin gelişmesi ve örgütlenmesi, ABD ve işbirlikçi egemen güçleri korkutuyordu. Toplumsal muhalefeti susturmanın planlarını hazırlamaya yöneldiler. Hazırlanan ve uygulamaya konulmak istenilen planları şöyle özetlenebilir: "Irkçı-şeriatçı örgütlerin daha güçlü kılınması, aynı doğrultuda siyasi partilerin kurulması; faşist eylemlerin tırmandırılması; askeri darbelerle demokrasi ve sol güçlerin baskı altına alınması" Bu planların uygulamaya koymuşlardı. Şimdi Irkçı ve şeriatçı partilerin durumuna bakalım:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
2 TEMMUZ SİVAS KATLİAMINA NASIL GELİNDİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» 2 TEMMUZ SİVAS KATLİAMINA NASIL GELİNDİ? (2. KISIM)Irkçı Partiler
» 2 TEMMUZ SİVAS KATLİAMINA NASIL GELİNDİ? (3.KISIM)Dinci Partiler
» 2 TEMMUZ SİVAS KATLİAMINA NASIL GELİNDİ? (4.KISIM)Kahramanmaraş Katliamı
» GRUP YORUM SİVAS (GÜN TUTUŞUT
» Sivas Katliamı.YITIRILEN CANLAR:

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bursa TunceLiLiLer Kültür Ve Dayanısma Dernegi  :: 

G e n e L K o n u L a r

 :: Katliyamlar
-
Buraya geçin: